İsviçre, ticari hayata dair güven duygusunun iliklere kadar hissedildiği bir ülkedir. Sözleşmeler etkilidir. Yazılı protokoller gereği gibi yerine getirilir. Borç ve alacak meselelerinde insan hassasiyeti de yüksektir. Farklı ülke vatandaşları da parasını, kıymetli evrakını İsviçre bankalarına güvenle emanet eder. Bu nedenle alacak verecek konuları ve bankacılık meseleleri konularında ülkeler arasında başı çekmektedir.
Ancak burası İsviçre değildir.
Maalesef eskiden bulunan söze dayalı ticari güven ortamı, günümüzde geçerliliğini yitirmiştir. Bırakın size çok dürüst görünen kimseler tarafından söz verilmiş olmasını, elinizde çek, senet veya alacağınızı teminat altına alacak yazılı bir belgeniz olsa dahi, ticari güven duygusu son derece azalmıştır. Bu nedenledir ki, insanlar kimi zaman alacaklarını tahsil edebilmek için mafya vb. suç örgütlerine başvurmak zorunda kalmaktadır. Bankaların güven verme meselesi de burada farklıdır. İnsanlar bu gün bankaları dolandırmaktadır. Çarpıcı olmakla birlikte realite maalesef budur.
Zaten bu toplumsal farklılık nedeniyledir ki; 1929 tarih, 1424 sayılı İcra ve iflas Kanunu, olduğu gibi İsviçre’ den alındıktan kısa bir süre sonra, Türkiye gerçeklerine uygun olmaması, burada işlememesi sonucu terk edildi. Kaldırıldı. Bunun yerine halen yürürlükte bulunan 1932 tarih, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunumuz yürürlüğe konuldu. Bunda da toplum hassasiyet ve ihtiyaçları dikkate alınarak çok kez değişiklik yapıldı. Bu değişiklikler de, bazı dengeleri iyileştirirken, bazı dengelerin de bozulmasına neden oldu. Örneğin borçlunun evinde küçük çocuk bulunmasından hareketle, evin içine girilememesi veya görünüşte malların başkasına ait olduğu iddiasından hareketle borçlunun evinde haciz yapılmasının sınırlandırılması gibi…
Öyleyse, borçlunun vicdanına mı kaldık?
Hayır. İcra takip muameleleri veya dava süreçleri ciddi takip isteyen işlerdendir. Bunu alışılagelmiş yöntemlerle yürütmek günümüz koşullarında pek mümkün değildir. Borçlu kimi zaman, borcunu ödememek amacıyla mal kaçırmakta, şirketini başkasına devretmekte, üzerindeki mallara muvazaalı rehin veya ipotek vermek suretiyle tasarruflarda bulunabilmektedir. Bu gibi durumlarda rutinin dışına çıkıp, adeta dedektif gibi ve müthiş bir kararlılıkla çalışma yapmak, üşenmeden her kaliteli ipucunun peşine düşmek, şüphelenilen adresleri teker teker kontrol etmek, tahsilatı yapana kadar takibi sabırla ve ısrarla devam ettirmek gerekmektedir.
Siz de eğer bu gibi durumlarla karşılaşırsanız, yasal ve vicdani olarak hakkınızdan fazlasında gözünüz olmadan alacağınıza kavuşmak isterseniz, İcra Departmanımız’ dan randevu talep edebilirsiniz.